Kimi görse böyle konu anlatır,
Kıçına giydiği donu anlatır,
Hizmetçisi varmış onu anlatır,
Şişerdi „kapımda kulum var“ diye…
Lakabı da vardı, „sülük“ denirdi,
Dünya malı ile kibirlenirdi,
Yemek yese yemek, böbürlenirdi,
„Soframda kaymağım, balım var“ diye…
Ukalalık vardı, cehalet vardı,
Sırtınıda bir yerlere dayardı,
Her partiden üç-beş vekil sayardı,
„Ankara`da bile kolum var“ diye…
„Param ile her bileği bükerim,
Arabamı dağdan bile çekerim,
Yolda kalmaz“ derdi „benim tekerim,“
Gürlerdi „heryerde yolum var“ diye...
„Ne demiş efendim Napolyon“ derdi,
‘’Para,… para,… para,…’’ aynen söylerdi,
Her fırsatta hemen ima ederdi,
“Bankada param var, pulum var” diye…
İma etmesinin sebebi vardı,
Tefeciydi deyyus para satardı,
Sonra utanmadan hava atardı,
“Düşküne uzanan elim var” diye…
Ve Arif, sonunda olanlar olmuş,
Bu birgün bankadan parayı almış,
Evinde sayarken yığılıp kalmış,
Aklına gelmezdi ölüm var diye…

Ankara, 16 Şubat 1998
Kıçına giydiği donu anlatır,
Hizmetçisi varmış onu anlatır,
Şişerdi „kapımda kulum var“ diye…
Lakabı da vardı, „sülük“ denirdi,
Dünya malı ile kibirlenirdi,
Yemek yese yemek, böbürlenirdi,
„Soframda kaymağım, balım var“ diye…
Ukalalık vardı, cehalet vardı,
Sırtınıda bir yerlere dayardı,
Her partiden üç-beş vekil sayardı,
„Ankara`da bile kolum var“ diye…
„Param ile her bileği bükerim,
Arabamı dağdan bile çekerim,
Yolda kalmaz“ derdi „benim tekerim,“
Gürlerdi „heryerde yolum var“ diye...
„Ne demiş efendim Napolyon“ derdi,
‘’Para,… para,… para,…’’ aynen söylerdi,
Her fırsatta hemen ima ederdi,
“Bankada param var, pulum var” diye…
İma etmesinin sebebi vardı,
Tefeciydi deyyus para satardı,
Sonra utanmadan hava atardı,
“Düşküne uzanan elim var” diye…
Ve Arif, sonunda olanlar olmuş,
Bu birgün bankadan parayı almış,
Evinde sayarken yığılıp kalmış,
Aklına gelmezdi ölüm var diye…

Ankara, 16 Şubat 1998