Evet evet dağılmış!...
Ne dağılmış?
"Yeni Anayasa Yapma Komisyonu" dağılmış...
Neden dağılmış?
"Başkanlık sistemi" yüzünden dağılmış!
Biri demiş "Başkanlık sistemi" şart!
Biri de demiş ki olmaaaz... "Başkanlık sistemi" varsa biz yokuz!
Aaaa... Tüh!..
Nasıl da bilemedim...
Nasıl da unutmuşum dostlar...
Televizyon seyrederken farkettim,
meğer bugün sevgililer günüymüşte haberim yok!..
Allah var benim hiç hemşericilik gibi bir hastalığım olmadı...
Ölçüm; bir insanın öz değerlerine saygı duyması veya duymamasıdır...
Duyanı severim, duymayanı sevmem...
Tabi ki aynı toprağın çocukları olmamız hasabiyle hemşehrilerimi de severim.
Ama bu sevgiyi asla hastalık boyutuna taşımam.
Bu gün salı!
Beyefendi konuşacak dediler...
Ve konuştu...
Üzüldüm...
Allah, bir an önce şifasını versin...
Çok isterdim size maşallah dipçik gibi ayakta demeyi...
Ama maalesef diyemiyorum!
Yahu hayret arkadaş!..
Siz de dinlediniz mi haberleri?
MHP'nin mevcut yönetiminden biri çıkmış,
543 adet noter tasdikli delege dilekçesiyle birlikte tüzük kurultayı talebinde bulunan muhalefeti suçluyor...
Hem de neden suçluyor biliyor musunuz?
"En büyük hata, hatada ısrardır..."
Kim söylediyse o kadar doğru söylemiş ki, helal olsun diyorum.
Çünkü bakıyorum da;
Adam hem suçlu, hem günahkar, hem de küstah!..
Hatalı olduğunu bile bile hatasından dönme yerine, hatayı haklı gösterecek uyduruk sebepler peşinde...
Hatta bu haksızlığını haklı çıkartacak, mahkeme-hakim peşinde!...
"Bir mıh bir nal kurtarır...
Bir nal bir at kurtarır...
Bir at bir komutan... Bir komutan bir ordu....
Ve bir ordu da, bir vatan kurtarır..." diye,
güzel bir ata sözümüz vardır...
Memleketimizdeki gerilmeyi, birbirimize tahammülsüzlüğü ve neticesi olarak da sosyal parçalanmamızı endişeyle izlerken, bu atasözü bazen tersinden de düşünülmeli diye geçti aklımdan!
...VE TEŞEKKÜR EDEYİM DEDİM!
İşte bu diye geçti aklımdan!
İnsanlık bu...
Milliyetçilik bu...
Ülkücülük bu dedim...
...Ve iyice araştırdıktan sonra sizi de bilgilendirmek istedim...
Sizi gidi sizi...
Hep sizin peşinden gittikleriniz çıkacak mevzuatın dışına,
Ozan Arif çıkmayacak öyle mi?
Ben çıkınca üslubum batıyor...
Ne dersem acıtıyor tabi...
Bunu ben söyleyebilirim…
Bunu Ahmet-Mehmet söyleyebilir…
Daha doğrusu bunu herkes söyleyebilir…
Çünkü ben söylersem benim,
başkaları söylerse, o söyleyenlerin cahilliğine verirler!..
Hatta Devlet duyarsa bu söyleneni, inanın ceza verir ceza…
Bana verdiler mesela!..
Ne dedim de verdiler biliyor musunuz?
Dedim ki;
Acılar insanın kanını donduruyor....
Diliniz çalışmıyor, söyleyemiyorsunuz...
Eliniz çalışmıyor, yazamıyorsunuz...
Beyniniz tutuluyor düşünemiyorsunuz!
Nutkunuz tutuluyor nutkunuz...
İçiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en beteri oluyor bazen!
Kapımızda yal yiyen, itlerin kudurduğu,
Denizlerin bile sanki, bize düşman olduğu,
Birliğin, beraberliğin, kardeşliğin bittiği,
Huzurun ve güvenin bizden kaçıp gittiği,
Bir devran yaşıyoruz...
Televizyon seyrederken içim acıyor artık!
Vatan sevdası yüklü yüreklere, acı akıtan oluk gibiler...
Kaç gündür şehit... şehit... şehit...
Ve o çocuklar...
Ve o yavrularımız...
İçimden neler yazmak geliyor neler...
Ama gelin yazmayayım!
Dediğim her şeyi çıkarlarına göre veya,
(En iyi kabulle) anlayışlarına göre çarpıtanlar;
(En çirkin şekilde de) Onun-bunun yönlendirmesiyle bana tepki göstermeye çalışan ülküdaşlarım(!)
İlgili, ilgisiz herkes biliyor ki;
Bu gün imzalar tamam...
Nerde ise gerekenin iki katı, 550'ye yakın imza!
Noter nezdinde MHP Genel Merkezine teslim edildi...
Ermeni meselesinde ortadalar...
Pkk meselesinde ortadalar...
Rum meselesinde ortadalar...
Hülasa her türlü bölücülükte,
Türk düşmanlığının her çeşitinde ortadalar…
Orası ayrı bir yarım küre!
Orası ayrı bir kıta...
Orası Avustralya...
Orda bizim Gardaşlarımız var!
Gardaştan da öte Ülküdaşlarımız var...