Yazmayacaktım...
Ama yazmaya daha doğrusu iki çift laf etmeye mecbur kaldım...
Bu sayfayı bile bile...
Derdimizin ne olduğunu anlamamazlıktan gelmek bazılarının niyetini ortaya koyuyor.
Sayfamızı idare eden gençler,
Türkiyede Nevruz Kutlamaları altında yapılan kepazeliklere tepki olsun diye
ve hala Türk yurtlarında kutlanan bir geleneği paylaşalım diye,
sayfada Nevruz'u kutlamışlar...
Vay efendim siz misiniz Nevruz kutlayan!..
Meseleyi anlayan-anlamayan ne kadar varsa ahkâm kesen kesene...
Hal böyle olunca tabi ki (iyi niyetlerle kanaat belirtenleri tenzih ederek) diyeceklerimiz var!
Bir kez daha anladım ki;
Bu dünyada oksijen bitebilir...
Karbondioksit bitebilir...
Yani aklınıza ne geliyorsa bitebilir...
Amaaaa...
Şerefsiz, haysiyetsiz asla bitmez...
Bugün burada, resmi internet sitemde, duyurduğum gibi bir sahtekarlık sonucu Facebook yetkililerini yanıltarak facebook.com/OzanArifTR adresi altında ulaşılabilen Ozan Arif Sayfası dün gece Türkiye saati ile saat 22:00h 'den itibaren yetkimiz dışında bırakılarak birileri tarafından sahiplenmek istenmiştir.
Duyurumuzu gören ve duyarlı davranan Facebook yetkililerinin bizimle irtibata geçmesi sonucu an itibariyle sayfa tekrar benim denetimim altında bulunmaktadır.
Böyle bir şerefsiz sahtekarlığa teşebbüs eden zatın kimlik bilgilerine ulaştık ve şahsa karşı yasal işlem başlatılacaktır!
Dün akşam Türkiye saati ile saat 22 civarından beri Ozan Arif Sayfası olarak bilinen,
bana gönül bağı olan gençlerin kurduğu, benim denetimimde olan
ve yönetiminde oğlumun da olduğu, Facebook.com/OzanArifTR adresi altında yayın yapan Facebook Hayran Sayfası üzerine her türlü yetkiyi kaybettik!
Bu basit bir şifre çalma ve sayfaya el koyma olayı değil.
Sayfada kapsamlı yönetici yetkisi olan 2 kişi vardı ve gerek şifreler, gerekse diğer güvenlik ayarları had safhadaydı.
Sayfaya el konulduğu anda bütün eski paylaşımlarımız kaldırıldı.
Beğeni sayısı 975 binin üstündeyken anında 0 'a indirildi.
Sonra belli ki veritabanından bütün kullanıcılar tekrar yüklendi.
Kim söylemiş, kimin sözü bilmiyorum...
Ancak sizlerle dün paylaştığım, o taşı yastık yaparak uyuyan
yavrunun resmine baktıktan,
Abdulkadir Geylani Hazretleri hele bakın ne diyor!
Diyor ki;
“Ey Oğul,Yaptığın duaya kalbin de inansın ve katılsın..„
Şu Mübarek Cuma'nın ilk saatlerinde,
Hz. Mevlana düştü aklıma...
Hani diyor ya;
"Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol..."
Yani riyayı bırak diyor riyayı...
Hatta sadece Mevlana değil,
yerli, yabancı bir yığın insan bu konunun üstünde durmuş...
Kimileri şimdi gavur der, beğenmez ama...
"William Shakespeare" bile ne demiş biliyor musunuz?
Tabiii...
Birilerine göre yazmamalıyım!
Davaya zarar veriyorum...
Bu zarar nasıl zararsa onlar hiç vermiyor, hep ben veriyorum...
Hep ev sahibi suçlu... Hırsızda suç aramak ayıp...
Peşinden malum laflar;
"Kol kırılsın yen içinde,
Gemi batsın ben içinde!.." Oh ne ala memleket!..
Yeter ki ses çıkarma, yeter ki birilerinin tabuları, putları yıkılmasın!
Rezil eden razııı... Rezil edilen razı,
Sana ne Oluyor Ozan Arif?
Bir ülkücü olarak geldiğim gurbette,
adım adım dolandım...
Nerede bu milletin evlatları var oraya gittim...
Vatanıma gidemediğim yıllarda onlar benim vatanımdı,
dolayısıyla ben de onlara gittim...
Proğramlar yaptım, sohbetler ettim...
Bazıları vardır ki;
Su doldurmaya kalktıkları kâselerinin küçüklüğüne bakmazlar,
Ama okyanusları, denizleri, ırmakları, pınarları suçlarlar!...
O zaman da şu (aşağıdaki) söz gelir aklıma...
Aşağıdaki sözü hatırlayınca da çenemi yormam,
Bu habere yorum bile yapmayı lüzumsuz görüyorum.
Haberi "Haber11.net" ten aldım.
Olay Bilecik'te oluyor..
Buyurun ister ordan okuyun, ister burdan...
Bana "Ölmez bu hareket, ölmez bu dava.." dedirten,
İşte böyle...
Veya bunun gibi yürekler...
Dün akşam bir açık oturum seyrettim...
Kanal: Haber Türk
Proğram : Gündem Siyaset
Sunan: Veyis Ateş
Konu: MHP ve Kurultay(değişim) talebi...
Katılımcılar: Resimleri aşağıda,
İki Profösör, bir gazeteci, bir doktor...
dördü de Başbuğ'umuzun aramızdan ayrılışından sonra müteakip dönemlerde MHP'de Millet vekilliği yapmış,
Yani Mevcut Genel Başkanı çok iyi tanıyan ülküdaşlarımız...
Tam oturdum, dünkü Ümit Özdağ, Özcan Yeniçeri
ve Yusuf Hallaçoğlu'nun birlikte yaptığı basın toplantısını değerlendirecektim...
Oğlum Mehmet Alp aradı!
- "Baba bir ülküdaşımız sizinle ilgili bir şiirli poster hazırlamış ve bir de bir yazı yazmış sana ileteyim de bir oku.." dedi...
İletti ve okudum...
Size de okutacağım ama önce şu diyeceklerimi dinleyin...
Hiç kimse (aşağıdaki) fotoğraflara bakmadan bu yazıyı okumasın...
Ancak bakarak okursanız yüreğimdeki fırtınayı anlarsınız...
Hiç kimseye bir garezim yok.
Garezim yok ama enayi de değilim!
Yani yeni mi anladınız bunların soysuz, vatan haini olduklarını?..
Siz kime neyi yutturuyorsunuz beyler...
Yesinler o pozlarınızı...
Gelişmelerin ışığında bir daha anlıyorum ki;
Öğrenmemize en büyük engel,
bildiğimizi sanmamızdır...
Öğrenmek güzeldir.
Ama en güzeli anlayarak öğrenmektir.
Yahu Arkadaş;
Şunlara gösterdiğin şefkatin, anlayışın
onda birini,
Ülkücülere de göster dedik!..
Yani çok şey mi istedik?
Bunlar zalim...
Bunlar zalim ama, zalimliklerinin kaynağı Bolu Beyi'ninki gibi güçlerinden kaynaklanmıyor!
Bunlar zavallı zalimler!
Bunların zalimlikleri zayıflıklarından, acizliklerinden kaynaklanıyor!
Bitmişliklerinden kaynaklanıyor...
Kişiliklerini kartvizitleriyle ispatlamaya çalışan şerefsizler gibi,
güçlerini (şimdilik) ellerinde bulundurdukları mühürle veya
(şu an itibarıyla gaspçısı durumunda bulundukları) makamlarıyla ispatlamaya çalışıyorlar!
Başka sayfalarda yazılmış...
Ben bilinen bir hususu yazmayayım dedim!
Ama dayanamadım...
Sevindim...
Mutlu oldum...
Ve bu mutluluğumu sizinle paylaşmak istedim!..
İşte bu!
İşte bu kardeşim; Ülkücülük bu... Ülküdaşlık bu!..
“Unuttu mu sanıyorsun unuttu?
Unutamam unutamam unutmam…
Unutmamak beni hayatta tuttu,
Unutamam unutamam unutmam…“
__________
Her halde bu dörtlükle başlayan destanımı hatırlıyorsunuzdur…
Yarın Cuma!
Güya düşünüyordum ki; yarın dostların yine Cumasını tebrik edici bir yazı yazayım...
Hadi yaz ne yazacaksa Ozan Arif!...
Böyle bir ortamda ne yazacaksan yaz!..
Ben demiyorum...
Üstekiler, altdakiler, idare edenler, idare edilenler, iktidar, muhalefet hepsinin ağzında aynı tarif...
"Memleket kan gölü!.."
Hayır öyle değil tam aksine
"güllük-gülistanlık "diyen yüksek zekalı(!) bağnazlar da çıkabilir.
Çıkarsa şaşmam!
Alıştık çünkü...