Üye Girişi

Üye Girişi

SİYASETTE DİL ÖNEMLİ!..

30 Oca 2018

Bugün yine salı…
Ben siyaset günü diyorum salı günlerine…
Mecliste grup toplantılarının yapıldığı, siyasetin başını çeken siyaset ağalarının çalım sattığı, gayet yüksekten attığı hatta birbirlerine düşüncesizce çattığı gün bugün…

Başbuğ’umuzun
“Bir millete hizmet etmenin kutsal yollarından biri…” olarak tarif ettiği siyasetin, bütün kutsiyetini kayıp ettiği, alabildiğine çirkinleştiği bir gün Türkiye'mizde salı günü…

Yine siyaset patronlarını dinledim bugün!
Birbirlerine çatmaktan başka tek olumlu kelime duymadım…
"Ulanlar" "hainleştirmeler" "teröristleştirmeler" "cahilleştirmeler" en hafifinden "ötekileştirmeler" gırla gidiyordu yine!..

Ben ki sivri dilliyimdir…
Dilimin sivriliğinden neredeyse çekmediğim kalmamıştır…
Hal böyle iken ben bile siyasetçilerin bu sivri dilinden ülkem adına endişe duyuyorum!
Endişe duyuyorum çünkü benim sivri dilim bana zarar veriyor, ama siyasetimizin başını çekenlerin sivri dili vatanıma, milletime, birliğime, dirliğime zarar veriyor…

Suriyede Mehmetçiğin destan yazdığı, hatta zaman zaman şehit haberlerinin geldiği şu iklimde bari iç siyaset uğruna milleti germeseler daha iyi olmaz mı?
Çok mu zor yani bunu yapmak?

İnsanların beraber olduğu kimselere karşı hitaplarını düşünerek sınırlaması gerekir.
Hele siyasetçilerimizin bunu yapması şarttır şart…

Eski Türk hükümdarlarından biri oğluna tahtını teslim ederken şu çok kıymetli öğütü verir, der ki;
“Sakın unutma oğlum!.. Ülkene hakim olabilmen için diline hakim olabilmeyi becermen şarttır…”

Esasında sadece siyasette değil, aile hayatında, iş hayatında, bürokraside, amir-memur ilişkilerinde, beşeri münasebetlerde yani her sahada, bütün sosyal hayatımızda tatlı dilin her kapıyı açacağına inanıyorum…
Ancak riyakarlığın, iki yüzlülüğün, kahpeliğin, ihanetin tatlı dili olmaz, olsa bile sırıtır… Sırıtır...
Zira kuşlar ayaklarıyla, insanlar dilleriyle yakalanırlar! Az dikkat eden için onların, yani riyanın bu sırıtan dilini yakalamak kolaydır.

Yani demem o ki, tatlı dil bile samimiyetle anlam kazanır.
Gerçi tatlı dilden anlamayan veya anlamak istemeyen kişiler, kavimler hatta devletler yok mudur?
Elbette vardır.
Ama bunlar istisnadır…
Ve bu istisnalar tatlı dilin etki sahasında kayda alınmayacak kadar azdırlar.

Tarihe şöyle bir göz atacak olursak, bu konunun acı ve tatlı örneklerini görürüz…
Tatlı dilleriyle halkını harpten uzak tutan, hatta kılıçların kazanamadığı zaferleri kazandıran devlet adamları olduğu gibi,
acı dilleriyle halkını, ülkesini felakete sürükleyen tiplere de çok rastlanmıştır!

Mesela kendi tarihimizden bir örnek verecek olursak, Yıldırım Beyazıt gibi bir Türk padişahı, yine Aksak Timur gibi mağrur bir Türk hükümdarına;

“Eyy… Timur denen kudurmuş köpek…” diye başlayan bir mektup yerine, daha aklı başında, daha münasip bir lisanla “birbirimizle uğraşmayı bırakıp, Hristiyan alemine karşı bir olmayı teklif ediyorum…” deseydi kim bilir belki de bugün dünyanın şekli değişir en azından o zaman Anadolunun boşu boşuna yakılıp yıkılmasına sebep olmayabilirdi…
Boşuna dememişler “başların belası dillerden gelir” diye!

Tabi ki bu konuda gerçek değerlendirmeyi tarihçilere bırakıp biz yine tatlı dil konusuna dönelim.

Güzel lisanı, tatlı dili, sadece kendi siyasi varlığını değil, bütün halkın birliğini ve dirliğini de baz alan idarecilerin başta olduğu ülkelerde, zulümlerden uzak bir şekilde yaşamak muhteşem bir duygu olsa gerek…

Neşet Ertaş bile demiyor mu;

“Tatlı dile güler yüze,
Doyulur mu doyulur mu?
Aşk ile bakışan göze,
Doyulur mu doyulur mu?"

…...

İnsan yüreği ve lisanıyla insandır.
Dili yılan dili gibi olan, kalbi akrep kıskacı gibi zehir akıtmak üzere tetikte bekleyen birinin kalıbı insana benzese de ona insan demek doğru mu sizce?

Konfüçyüs bile bakın ne demiş;
Demiş ki: “Kimin aklı varsa mutlaka iyi konuşur!”

Hele, Allah’ın Aslanı Hz. Ali ne diyor?
Diyor ki: “Tatlı dili olanların dostları her gün biraz daha artar” diyor…
Bu ne demektir yani?
Bu; Acı dili olanın düşmanı da her gün artar demektir! Öyle değil mi?

Ey siyasetçiler kalp önemli kalp…
Yürek çok önemli!
Kalbi hakikaten tatlılığa açık olanların, tatlılık zaten dillerine vurur…
Bilgi nasıl ki insanı anlayış yolunda terbiye ederse, inançta bu terbiyenin hak ve hakikat açısını genişletir.
Anlayış ise karşısındakilerin hangi tür bir dile rağbet edeceğini insana idrak ettirir.
Ve bu idrak de sahiplerine kendiliğinden hakimiyet ve güç verir güç...
Yani bilgisi, inancı, anlayışı olanlar lisanlarına hakim olurlar bu kadar basit…

Siz bana bakmayın!
Ben bazen lisanına, yani dilinin zehirine sahip olamayanların lisanıyla da konuşurum.
Hem de o dili, onlardan çok daha iyi konuşurum!..
Adam olsunlar da beni kendi dillerinde konuşmaya mecbur etmesinler!

Selam ve muhalbetle efendim.


30 Ocak 2018
Bad Homburg v. d. H.

 
ozan-arif.ws | ozan-arif.net | ozan-arif.org | arif.info | © 2023 Tüm Hakları Saklıdır

Arif'çe

  • GÜLE GÜLE VEHBİ!..
    Yazan
    Kara haber tez duyulur derler hep… Zaman, şartlar, veya kendi sıkıntılarımız hatta kendi canımızın derdine düşmemiz kara haberleri bile geç duyar hale getirdi bizi… Baksanıza benim güzel hemşehrim, benim yiğit kardeşim, değerli gönüldaşım, daha açıkcası ülküdaşım… Ülküdaşım… Alucra’nın Vehbi Usta’sı çekip gitmiş de onu bile geç duymuşum geç…
    Yazan Çarşamba, 12 Eylül 2018 06:46 Devamını oku...
Arif'çe

 


"Bir Devrin Destanı" isimli
şiirkitabının 3. baskısını
TÜRK KİTAP EVİ'nden temin edebilirsiniz.



Münchener Str. 13 | 60329 Frankfurt am Main
+49 69 250506

www.turkkitap.de