Siz de bilirsiniz ki leştiri bir şahsın veya herhangi bir şeyin iyi-kötü taraflarını çıkarıp ortaya koymaktır.
Eleştiriyi üç sınıfa ayırmak gerekir diye düşünüyorum.
- Yapıcı eleştiri
- Yıkıcı eleştiri
- Art niyetli ya da diğer adıyla hileli eleştiri
Büyük devlet adamlarının, vatanını, milletini sevenlerin, hatta sıradan ama Allah korkusu nedir bilenlerin bile eleştirisi yapıcı olur.
Çünkü onlar gördükleri yanlışları, yolsuzlukları kendilerine yarayacak çıkar açısından değil, doğruluk ve dürüstlük açısından dile getirirler.
Hatta bunu milli ve manevi bir vazife telakki ederler.
Eğer yaptıkları olumsuz eleştiriler o kişilerin kendi hayatlarında yoksa, onların eleştirileri olumlu anlamda daha bir derin anlam kazanır ve güvenilir olur.
Ama yaptığı eleştiriler o kişinin kendi hayatında mevcutsa, yani kendi dibi, tenkit ettiği tencerenin dibinden daha kara ise, işte bu tür kişilerin;
- Vatanın ve milletin geleceğini ateşe atıyorsunuz…
- Vatandaşın gözünü boyuyor yani aldatıyorsunuz…
- Mal-mülk yığmaktan görev yapmaz hale geldiniz…
- Bir milletin geleceği olan gençliği harcıyorsunuz…
vs diye sıralamaları, vatandaşın yüreğinde pek inandırıcılık kazanmaz.
Yani güvensiz olur.
Dolayısıyla bunlar kötü ve yıkıcı eleştirilerdir.
Hileli eleştirilere gelince, yapıcı gibi gösterilseler de arkasına kötü niyetlerin, kötü emellerin saklandığı eleştiridir. Üstüne bal sürülmüş zehire benzer!
Bu tür eleştiriyi yapanların yerine göre ağızlarından bal akar. Ama o balın altında zehir olduğunu anlamak da çok sürmez. Az dikkat edenler, onların bize hoş görünmek için bal dudak olduklarını sezerler.
İşte bu tiplerin oyununa gelerek nice liyakat sahipleri heba olup gitmiştir.
Zira biz de meşhur bir söz vardır;
“Puştluğa dağlar dayanmaz…” derler…
Bu türler eğitimi düşük ülkelerde daha çok at oynatırlar. Çünkü o ülkelerde insanlar yıkıcı eleştirilerin, yalancı heyecanların arkasından koşmaya bayılırlar…
Bu durumu gören uyanıklar da onları adeta içi boş kaşıklarla doyururlar!
Ama eğitimi yerinde olan ülkelerde bu tür üç kağıtçılar pek çiçek açamazlar.
Hatta bu tür ülkelerde parlementolar yapıcı eleştirilerden güç alır güç…
Oralarda basın bile yandaşlık nedir bilmez pek…
Çünkü şuurludur…
Nereye yükleneceğini… Kendini okuyan milletin ve ülkenin çıkarlarının neyi gerektirdiğini bilir ona göre tutum alır.
………
Haaa… Bir de şunu unutmamak lazım diye düşünüyorum! Sadece tenkit edenlere değil tenkit edilenlere de bir bakmak lazım.
Yani eleştirilen insanların yapılan eleştiri karşısında takındıkları tavır bile bir çok yanını ele verir!
Tavrından o kişinin kalitesini, eğitimini velhasıl gerçek kişiliğini anlamanız mümkündür.
Benlik virüsünden kurtulamamış, her şeyi ben bilirim hastalığına yakalanmış, ilme, tecrübeye, liyakata saygısı olmayanların yapılan eleştiriler karşısında adeta hırs ve kin küpüne döndüklerini görürsünüz.
İşte bu hasetlik, kıskançlık ve öç alma duygularını yansıtan tutum tam bir Firavun tutumudur!
Geçmişteki Hz.Musa ve Firavun olayını bilenler ne demek istediğimi daha iyi anlarlar.
Eleştiriler karşısında sabırlı davranan, abartılı tepkiler vermeyen, hatta tenkit edenleri biraz da saygıyla karşılayan kendinden emin siyasetçilere hizmet fırsatı veren, yani (afedersiniz) politik fahişeliklere pirim vermeyen memleketlerde kalkınmak çok daha çabuk olur.
Ben elin ülkelerinde yıllarca bunu gözlemledim…
Çünkü elin oğlu deve dikeninin üzüm vermeyeceğini çözmüş!
Hangi ağaçtan hangi meyvenin alınacağını iyi biliyor.
Öyle bağırma, çağırma artistliklerine pek aldıran yok.
Hülasa netice olarak daha önce de belirttiğim gibi eleştiri yapanları yaptıkları eleştiriler ve kendi hayat tarzları, eleştirilenleri de eleştiriler karşısındaki tutumları ele verir…
Birazcık feraseti olan bunu anlar!
Olgun olan bir insana “arkadaş şu işi yanlış yapıyorsun…” dendiği zaman o adam bu denileni bir düşünür, tetkik eder eğer haklı yanı varsa hem eleştirene teşekkür eder, hem de o yanlışı düzeltir…
Ama o siyasi veya insani olgunluğu kazanmamışsa yapacağı tepki;
“Ey, cahil sen bu işten ne anlarsın, hadi git işine bak…” vari cevaplar verecek ve esasında kendi cehaletini belki de ihanetini ortaya koymuş olacaktır.
Şimdi son günlerdeki ülke siyasetimizde gündemi oluşturan gelişmelere bir de benim anlattığım gözlükle baksanız diye geçiyor aklımdan.
Tabi ki isterseniz…
Herkese yaranmak mümkün değil, zaten herkese yaranma gibi bir derdimiz de yok şükrolsun.
Yani demem o ki, beni de eleştirenler olacaksa (ki olur elbette) bu gözlüğü kullanarak eleştirsin lütfen.
Selam ve muhabbetle…
30 Kasım 2017,
Bad Homburg v. d. H.