Dün size iftiradan bahsettim...
Özellikle siyasetteki iftiranın bir ülke için nelere mal olacağını aklımın yettiğince vurgulamaya çalıştım...
Bu gün de siyasette gözümüzün içine baka baka yalanlara şahit oluyoruz!...
Hem de alenen, bütün milletin zekasını yok sayan, adeta bizimle alay eden vıcık vıcık yalanlara...
Sadete gelecek olursak;
MHP Tüzük kurultayı olsun mu-olmasın mı? meselesi...
Bu konu ile ilgili mahkeme mahkeme üstüne...
Karar karar üstüne...
Olurdu-olmazdı, iki saattir haberlerde gezmediğim kanal, dinlemediğim konuşmacı kalmadı desem yeri var.
İlgili-ilgisiz, muhalif-statikocu, siyasetçi-hukukçu hülasa hepisini dinledim...
Hepsi hikaye...
Evet evet bana göre hepsi masal masal...
Hele şu koltuğu sallanmaya başlayan,
an itibarı ile haksızca işgal ettikleri makamları boşaltmak istemeyenlerin yalanları, kıvırmaları yok mu?!
Üstüne üstlük,arada da dalga geçer gibi demokrasiden, hukuktan hatta çiğneyip içine ettikleri tüzükten bahsetmeleri beni öldürüyor(!)
Hem öldürüyor, hem de güldürüyor inanın!..
Neden güldürüyor demeyin!
Yahu nasıl gülmeyeyim akademik unvanlı koca koca yaverler!..
Şöyle dışarıdan baksan kara kara , yalçın yalçın kayalar!..
Öyle yalanlarla yankılanıyorlar ki şaşarsınız!
Onları hem dinliyor hem de seyir ediyorum seyir...
Onları seyrettikçe arap çöllerinde çevrilmiş bazı Türk filimleri vardırya, hani alaca karanlıkta bir kervan silüeti belirir bazen!...
Karanlıkta ayrıntıları belli olmasa bile uzaktan çekilmiş görüntülerinde bir sürü devenin ağır ağır bir eşeğin peşinden gittiğini farkedersiniz...
İnanın nedense son günlerde bazılarını dinledikçe, hele hele unvanlarını gördükçe aynen o manzara geliyor aklıma!..
Ve kayaların üstüne çıkıp bağırmak istiyorum!
Yahu nereye gidiyorsunuz?
Neyin peşinden gidiyorsunuz?
Neyi müdafa ediyorsunuz neyi?..
Savunduğunuz şey ne?
.............................
Ve tabi kervan hayalini bırakıp acı gerçeğe,
bu acı gerçeğin yalancı pehlvanlarına dönüyor,
dönüp suallerin devamını sıralamak istiyorum...
Arkadaş Tüzük var mı?
- Var...
Tüzüğü yapan hatta sizi seçen bu delege mi?
- Evet bu delege...
Hangi durum olursa olsun (tüzük hükmünce) bu delegenin beşte biri, bir araya gelip imzalarını atarak kurultay talep edebilir mi?
- Bal gibi eder... Ve etti...
(Hem de noter aracılığı ve istenilen sayının iki katından bile fazla imza ile kurultay talep etti...)
Ee... Peki ne mahkemesi?
Mahkeme niye mahkeme?..
Sizi seçen, sizi oralara oturtan insanlara neden mahkeme yolunu gösterdiniz?
Gösterdiniz de ne oldu?
Gösterdiğiniz mahkeme bile kurultay toplanmalı dedi mi?
- Dedi...
Hatta "Çağrı heyeti" kurdu mu?
- Kurdu...
O zaman neden toplamıyorsunuz kurultayı?
Arkadaş bu delege sizin kendi seçtiğiniz delege değil mi?
- Evet sizin seçtiğiniz delege...
Herhangi bir yamukluğu olmayanlar, kendi seçtiği delegelerden korkar mı?
- Ayıp yahu! O kabadayı pozlarınıza bok sürmeyin!
Dediğim gibi delegeyi seçen siz...
Kendi seçtiği delegeyi adam yerine koymayıp, yani tanımayıp,
mahkemenin yolunu gösteren siz...
Gönderdiğiniz mahkemenin kararını tanımayan yine siz...
Peki...
Ankara'daki mahkemeyi tanımayıp, taşrada yeni mahkemeler aramak ne demek?
Cevaba bak cevaba....
- Şey!... Nasıl anlatsak, yok efendim biz merkez olarak mahkeme filan aramadık,
- Peki nerden çıktı bu kararlar?..
- Canım oralardaki delege arkadaşlar mahkemeye vermişşş...
Hadiyin be ordan!..
Sizin boğduğunuz çakalı seveyim...
Biz de yedik yani(!)
Kırkpınarda güreşmeyi göze alamayan pili bitmiş pehlvanlar gibi, taşra cazgırlarının torpiliyle panayır güreşlerinden medet umuyorsunuz!..
Ne yaparsanız yapın...
Bittiniz beyler bittiniz!..
Hatta size bir şey söyliyeyim mi?!!
Çeşitli ayak oyunlarıyla, komşu yardımıyla, cazgır dümenleriyle hatta hükümet gücüyle tekrar oralarda kalmayı başarsanız bile bittiniz...
Yalanlarınıza, kıvırmalarınıza Millet gülüyor artık!
Sokağa bile çıkamaz hale geldiniz farkında değil misiniz?
Ha...
Biz nasıl olsa bittik,
Madem biz bittik, o zaman her şey batsın diyorsanız...
Onu bilmeeem!..
Ama o kadar alçalabileceğinize ihtimal vermiyorum...
İnşallah yanılmıyorumdur!..
29 Nisan 2016
Frankfurt