Bu bende alışkanlık oldu herhalde!..
Salı günleri televizyonun karşısına oturuyor siyasi parti müdürlerinin(!) yaptıkları konuşmalara dikkat kesiliyorum...
Sadece dediklerini değil, hallerini, hareketlerini de izliyorum tabi...
Hatta inanın bazen onların halleri, hareketleri söylediklerinden daha çok şey anlatıyor bana...
En azından söylediklerini dillerinin ucuyla mı,
yoksa yüreklerinden gelerek mi konuştuklarını anlama imkanı buluyorum...
Çünkü samimiyetleri veya samimiyetsizlikleri vücut dillerinde görülüyor...
En azından ben görüyorum...
Bana göre samimiyetin dili hal ve hareketlerdir,
özellikle de gözlerdir, gözler...
Buna birde başka bir sunilik katılınca gözlerini gözlemlemek zorlaşıyor!..
Diyeceksiniz ki nedir o sunnilik?
Ne olacak; Prompter... Prompter...
Bu prompter kürsüde konuşanların sağına soluna dizilen, üzerinden, konuşulacak metnin yazılı hali yavaş yavaş akan ince ve saydam bir ekran...
Son model ince televizyonlara benzeyen bir aygıttır yani.
İrticalen konuşmayı göze alamayanlar ya kağıttan,
ya da bu ekrandan okuyarak nutuklarını icra ederler...
Dolayısıyla devamlı gözleri bu ekranlarda olduğu için gözlerini incelemek zorlaşıyor...
Bu aygıtları kullanmanın ustalaşmışları ve acemileri vardır.
Usta olanları seller-sular gibi konuşuyormuş havalarında görünseler de, acemiler hemen belli olur.
Belli olur zira o aletten bir sağında bir solunda olduğu için gariblerin başı bir sağa bir sola gidip gelir...
Kürsünün başında konuşurken liderden ziyade tenis maçı seyircisini andırırlar...
Kaç paralık bir aygıt bilmiyorum ama, ondan bir tane de tam önlerine koysalar belki bu kadar sırıtmaz!
...............
Bu gün bizim Beyefendinin " prompter"li gurup konuşmasına baştan sona şöyle baktım da,
Her halinden, her kurduğu cümleden maalesef samimiyetsizlik ve düşüncesizlik akıyordu...
Gerçi geçen hafta da aynı idi...
Yazsan yazdı diyorlar... Sussan olmuyor!..
Şimdi gene bazılarının;
“ Yahu bu ne kin? Bu Ozan Arif‘e de Beyimizin hiç bir halini beğendiremedik..„ gibi, düşünenlerin olduğunu biliyorum...
Olsun... Hiç önemli değil...
Ben de onlar için önemli değilimdir herhalde...
Zaten önemli olsam bana kızmazlar, kızmaktan ziyade anlamaya çalışırlar...
Hadi bırakın şu kulaklarımızın alıştığı,
Ellerini sağa sola sallayarak, “ Hodri meydan...„ veya “ Alayına..„ gibi külhanbey sallamalarını...
Ya dedikleri!
Meselâ bugün;
Yediden yetmişe nerde ise bütün Ülkücülerin bir değişiklik talebi olduğunu bileee bile, herkesi MHP düşmanı gibi gösteren cümleleri,
Dün kendi ağzıyla çağırıp, kendi eliyle Milletvekili yaptıklarını bugün yerine talip oldular diye hain, paralelci gibi çeşitli sıfatlarla yaftalamaya kalkması...
Sadece kendini ve (an itibarı ile) destekçisi gibi görünenleri MHP‘nin tek dostu, ama geri kalan herkesi MHP‘yi yok etmek isteyen karanlık güçlerin ajanları gibi göstermesi,
şizofrenik bir vaka ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor!
Haa... Siz bakmayın (şu an itibarı ile) birilerini böyle yaftalamalarına,
yarın ( Allah muhafaza ) orda oturmaya devam ederse, aynı kişileri bize çok kıymetli kadro elamanı olarak sunabilir!..
İkide bir “an itibarı ile„ dememin sebebi;
Dün “Israil ajanı„ olarak yaftaladığı, hatta orda-burda toplantılarını bastırarak dövdürmeye kalktığı bir ülküdaşımızı tuttu bugün kendine yardımcı yapmadı mı?
Yarın belki de aynı adama hangi yaftayı vuracağını kestirmek mümkün mü?
Eee o zaman bu klinik bir vaka değil de nedir peki?
Yine dediği lafa bak!
Ne demek yani
“Bu can, bu tende olduğu müddetçe, MHP‘yi kimseye vermem...„
Kim istiyor da vermiyorsun Beyefendi?..
Ülkücüler bir talepte bulununca vermiyorsunuzda,
ama Ülkücülerin altınıza verdiği kolltukları Mecliste Pkk uzantılarına veriyorsunuz!...
Bölücülere o koltukları verip kapı arkasına otururken, canınız teniniz de değil miydi?!..
Yahu ayıp arkadaş ayıp!..
Kendinizle çelişkiye düşen beyanlarda bulunupta komik bari olmayın!
Bakın yine bugün diyorlar ki;
“MHP ile neden uğraşılıyor?
MHP‘siz siyaset Türksüz vatan demektir..„
Peki bu söz doğru değil mi? Ozan Arif...
Tabi ki doğru... Ben söze yanlış demiyorum ki!
Söz doğru da söyleyen yanlış söyleyen....
Çünkü;
Ülkücü iradenin değişiklik arzusuna karşı gelen, ülkücüleri anlamak istemeyen, ihtirasının verdiği hırçınlıkla Türk siyasetini MHP‘siz bırakmaya yani MHP‘yi uçuruma sürüklemeye devam eden kendisi...
Kendini ve davranışlarını aynanın karşısına koysa bu gerçeği görecek...
Ya koymuyor... Ya da koydurmuyorlar!
Esasında söylediği bir çok tesbitin altına ben de imza atarım...
Çoğu zaman doğru şeyler söylüyor!
Fakaaat.... Hani derler ya;
“En doğru sözler bile, yanlış ağızlardan çıkıca kıymetten düşer..„ diye...
Beyefendi kusura bakmasınlar ama,
Bundan sonra ne söylerse söylesin sadece benim değil,
Ülkücü iradenin ve Türk Milletinin indinde bir kıymet ifade etmiyor...
Çünkü artık "yanlış ağız" yanlış...
O sebeple yalvarıyorum...
Hatta haddim olmayarak bütün ülkücüler adına yalvarıyorum...
Zerre kadar samimiyetiniz var ise,
Ne olursunuz... Türk siyasetini MHP‘siz bırakmayınız!..
Biliyorum siz benim sözüme rağbet etmezsiniz ama,
İnan ki bu sizi büyütecektir!
8 Aralık 2015