Ey Bayram;
Orucun hakkını veremeyen, senin tadını alamaz derler,
Ben (Allah kabul ederse) senin hakkını verdiğimi düşünüyorum!
Yani senin tadını almak, seni doyasıya yaşamak istiyorum...
Ama ne yalan söyliyeyim yaşayamıyorum!
Dünyanın dört bir yanında ehl-i İslam ateş içindeyken,
Mesela daha dün!
Ecüc-mecüc‘lerin, yani Kızıl Çin askerlerinin arasında,
gözleri bağlı olarak Doğu Türkistanlı gardaşlarım ölüme uçurulmuşken...
Kırım‘da, Türkmeneli‘nde, Suriye‘de hatta İran‘da öz gardaşlarım ataş içindeyken,
Vatansız bırakılmış Ahıskalı Türkler‘im el kapılarında kalmışken,
Bunlar yetmiyormuş gibi Türkiye‘nin bile ayağımızın altından kaydığını hissederken!
Senin tadını almak benim için,
Benim hissettiklerimi hissedenler için öyle zor, öyle zor ki...
Elimiz-kolumuz bağlı hiç bir şey yapamamak,
yapsak bile netice alamamak beni kahrediyor...
İşte bu duygularım yüzünden olsa gerek,
Bayram sevinci, yani senin sevincin sırtıma saplanmış pıçak gibi kalbimi acıtıyor!..
Halbuki sen Allah‘ın bize hatta bütün insanlığa bir armağanısın...
Seni, senin sevincini yaşamak her müslümanın hakkı,
Hele hele “Allah‘ın Kılıncı„ unvanını almış olan Türk‘ün herkezden çok hakkı...
Ama olmuyor işte... Fakat yine de bu acıların, dertlerin arasında sana hoş geldin diyorum...
Acılar, dertler yüzünden Türk senin sevincini hakkıyla anlayamıyor,
Hiç olmazsa sen Türk‘ü anla diyorum!..
Anla ve daha güzel, daha dertsiz, sıkıntısız günlerde tekrar buyur diyorum...
Allah seni bu dertlerden kurtulmamıza sebep kılsın inşallah...
Mübarek ol... Mübarek ol...
Mübarek ol Ey Bayram… Mübarek ol.
17 Temmuz 2015